Kompozit malzemelerin; metal, seramik ve polimer malzemeler gibi ayrı bir malzeme sınıfı olarak gelişmesi, cam elyaf takviyeli polimerler gibi çok fazlı kompozitlerin 20. yüzyılın ortalarında, tasarım ve mühendislik çalışmalarına uygun şekilde üretilmesiyle başlamıştır. Ahşap, saman takviyeli kilden yapılan kerpiç ve çelik gibi alaşımlar binlerce yıldır bilinen çok fazlı malzemeler olmasına rağmen, farklı malzemeleri üretim esnasında bir araya getirme kavramını herkesçe kabul edilmesinden sonra kompozitler; metal,seramik ve polimerlerin yanında yeni bir malzeme grubu olarak sayılmaya başlanmıştır.Günümüzde çok fazlı kompozit malzeme yaklaşımının, hiçbir monolitik (tek bileşenli) metal alaşımı, seramik ve polimerlerin sahip olmadığı geniş bir malzeme özelliği kombinasyonları imkanı sağlamaktadır.
Yüksek teknoloji uygulamalarında özel ve sıra dışı özelliklere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu uygulamalar özellikle havacılık, sualtı, biyomühendislik ve taşımacılık endüstrilerinin ihtiyaçlarıdır. Çeşitli uygulama alanlarında en çok ihtiyaç duyulan malzeme tanımı; düşük yoğunluklu, yüksek dayanımlı, rijit, aşınma ve darbeye dayanıklı ve aynı zamanda korozyona uğramayacak yapısal malzeme olarak söylemek mümkündür. Bunlar çoğunlukla bir araya gelemeyecek özellik kombinasyonlarıdır. Monolitik malzemelerde dayanımı yüksek olanların yoğunluğu nispeten daha yüksek iken, artan dayanım veya rijitlikle genellikle tokluk düşmektedir.
Malzeme özellik kombinasyonu ve aralıkları, kompozit malzemelerde gelişmeye bağlı olarak genişlemiş ve hala da genişlemeye devam etmektedir.Genel olarak bir kompozit malzeme, her iki bileşene ait özelliklerin birleşimiyle daha iyi özellikteki kombinasyonlarının elde edildiği çok fazlı bir malzeme olarak düşünülebilir. Bu birleşik etki prensibine göre, iki veya daha fazla malzemenin daha iyi özellikler sunması amacıyla uygun kombinasyonlarda bir araya getirilmesidir.